Dünya üzerindeki yaşam belki yaklaşık 4 milyar yıl önce, Dünya şimdiki yaşının yalnızca 10’da biri kadarken başladı. Dünya örneği, uygun noktalarda bulunan gezegenler için yaşamın gezegen yeterince soğuduktan hemen sonra ortaya çıkabileceğini gösteriyor. Dünya’da bunun tam olarak nasıl olduğu bilinmiyor. Galaksideki, ya da diğer galaksilerdeki başka yıldızların çevresinde bunun ne sıklıkla gerçekleştiği de bilinmiyor. Gezegenlerin oluşumuyla bu gezegenlerin çevresinde döndükleri genç yıldızlar arasında oldukça karmaşık bir etkileşim var. Genç yıldızlar kararsızdır; şimdi orta yaşlı olan Güneşimizde gözlenen en güçlü güneş patlamalarından defalarca kat daha güçlü enerjik fışkırmalara yatkınlardır. Tahminen Güneşimiz de nispeten haşarı bir çocukluk geçirdi. Genç yıldızların güçlü fışkırmaları, moleküllerden elektronları soyarak ve küçük katı taneler, daha sonra çakıllar, daha sonra kayalar ve en sonda da karasal gezegenler oluşturmak üzere birleşmelerini sağlayarak gezegenlerin oluşmasına yardımcı oluyor olabilir. Güçlü yıldız parlamaları aynı zamanda bir gezegenin oluşmaktaki atmosferini uzaklaştırarak ve gezegenin yüzeyini iyonize edici tehlikeli radyasyonla kavurarak yeni oluşmuş dünyalardaki yaşamın gelişimini de engelleyebilir. Yıldız fışkırmaları güçlü X-ışın radyasyonu yayınladığından genç yıldızların X-ışın incelemeleri, yıldız parlamasının istatistiklerini ve gezegenler ile yaşamın oluşumu üzerindeki etkisini anlamamızı sağlayabilir. Yukarıdaki görsel, galaksinin büyük sayıda yeni yıldız oluşan bir bölgesinin, Lagün Nebulası’nın Chandra X-ışın Gözlemevi görüntüsü. Bilim insanları Lagün Nebulası ve diğer yıldız oluşum bölgelerindeki yıldızların değişen X-ışın emisyonunu inceleyerek, yeni doğmuş yıldızların parlamalarının sıklığını ve gücünü belirleyebilir, böyle parlamaların bu yeni yıldız sistemlerindeki yaşamın başlangıcını nasıl etkiliyor olabileceğini anlayabilirler.
Görsel: X-ışın: NASA/CXC/Penn State/K. Getman, et al.